• Her bir vergilendirme dönemi, dönem içindeki gelirler ve bu gelirleri yaratan giderler dikkate alınarak hesaplanır. Muhasebe sistemindeki dönemsellik ilkesi bu gerçekten kaynaklanmıştır.
• Dönemsellik ilkesinin uygulanabilmesi için gelirin ve giderin “tahakkuk” etmesi gerekmektedir. Bu ifadedeki “tahakkuk” terimi, gelirin ve giderin gerçekleşmesini (doğmasını) ifade eder. “Vergiyi Doğuran Olay” ve gelirin ya da giderin gerçekleşmesi bir vergilendirme döneminde ortaya çıkarsa, gelir veya gider o dönemde tahakkuk etmiş sayılır.
• Bir döneme ait kar ya da zarar belirlenirken bu dönemi ilgilendiren hasılat ve ödemeler “dönem karını” ve vergi matrahını belirleyeceği için, gelirin yaratılmasında etkisi olan harcamaların da o yılın vergi matrahının belirlenmesinde dikkate alınması zorunludur.
• Şayet, bir gelir ticari kazanç olarak belirlenir ancak ona ilişkin giderler aynı dönemde indirim konusu yapılamazsa “gerçek kazançtan daha yüksek bir matrah üzerinden fazla vergi ödenmiş olacaktır”
• Bu nedenle, Anayasal bir ifade olan “güce göre vergi yükümlülüğü” dikkate alınarak gerçek kazancın gerçek harcamasının ortaya konulması gerekmektedir. Dönemsellik, sadece bir muhasebe kayıt yöntemi değil, aynı zamanda “vergi ödeme gücünün” tayini konusudur.
• Dönemselliğin yapı taşları gelirin ve giderin aynı dönemde gerçekleşmesidir. Dolayısıyla, bir dönem içinde elde edilen kazanç için aynı dönemde harcama yapılmış ise (muhasebe kayıtlarında sonraki dönemde yer alsa bile) o yıla ait ödenecek verginin tarh edileceği (hesaplanacağı) ve beyan edilip tahakkuk fişine bağlanacağı döneme kadar indirim imkanından yararlanılabilir.
• Verginin usul hukukundaki tahakkuk kavramı, vergiyi doğuran olayın takdir, tarh veya re’sen tarh yöntemlerinden biriyle yapılan tarhiyatın tahakkuka dönüşünü ifade eder. Dolayısıyla gelir ve giderin ortaya çıkması (vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesi) sadece kazancın belirlenmesi için esasa alınır. Dönemin vergi matrahının belirlenmesi mükellef tarafından yapılır ve “beyan esasına” göre bildirim yapılarak gerçekleşir.
• Bu nedenle, mükelleflerin bir döneme ait “gerçek” kazanç ve zararları hesaplanarak üzerinden vergi ödenecek matrahın tespiti (tarh işlemi) ve bunun beyanı için hesap döneminin kapanması değil “beyan zamanı” dikkate alınır.
• Faaliyetin gerçek sonucu matrahı, beyan ise o döneme ait “ödenecek verginin” bildirilmesini gösterir.
• Gerçekleşen gelir veya giderin muhasebe kayıt işlemi ve muhasebe kayıt süresi, ticari-iktisadi faaliyetin kayıt altına alınması amacıyla yapılmaktadır. Bir “hesap döneminin” kapanması, muhasebe disiplini açısından önem ifade eder. Ancak, kapanan dönemdeki gerçek gelirler ile “gerçek” giderlerin vergi matrahının hesaplanmasında dikkate alınmasını önlemez.
• Vergi sistemimiz “beyan” ve “tahakkuk esasına” bağlıdır. Yani tüm gelir ve giderlerin gerçekleşmesi ve ortaya çıkan gerçek kazancın (yani vergi ödeme gücünün) beyan edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, vergilemede temel ilke “mükellefin beyanına itiraz edememesidir.” Tahakkuk fişinin kesinliği kavramı buradan kaynaklanmaktadır.
• Muhasebedeki “hesap dönemi sonu”, dönemsellik ilkesi gibi kavramlar faaliyetin sürekliliği ve dönemselliği ile ilgilidir. Bu kavram, dönem kazancının tespitini ve vergi tarhına esas alınacak gerçek dönem matrahının beyanını önlemek için ihdas edilmemiştir.
• Dolayısıyla deftere kayıt işlemi, faaliyetin disiplinli ve sistemli bir biçimde, denetime açık (hesap verebilirlik) olarak yürütülmesini sağlamak için vardır. Dönemsellik kavramı, Vergiye tabi tutulacak kazancın (matrahın) tespitini önlemek için kullanılamaz. O takdirde, Anayasanın “vergi ödeme gücü” ilkesine kadar birçok kural göz ardı edilmiş olur.
• Öte yandan, gerçek bir harcama, faaliyetle ve dönem kazancının tespiti ile ilgiliyse KKEG olarak kabul edilemez. O takdirde “matrah hatası” ortaya çıkacaktır. Bu nedenle, pratikte, “İlgili yıl beyannamesi verilinceye kadar gelen harcama belgeleri (defter kayıtlarında değil) mükellefin beyanı üzerinde gösterilebilir” anlayışı hakim olmuştur. Ancak mükellefin beyanından sonraya kalan gider belgeleri o yılın gideri kabul edilemez. Zira, kazancın tespiti ve bildirimi / beyanı için tanınan süre son bulmuştur.
• Bir dönem beyannamesinin verilerek o dönemin vergiye tabi kazancının (matrahın) beyan edilmesi sırasında belirlenmesi sırasında “dönem kayıtlarına alma olanağı kalmayan” giderler de kazançtan indirilebilir.
• Dönem beyannamesinde kazançtan indirim konusu edilen önceki dönem harcamaları ilgili yıl matrahının tespitinde dikkate alındığı için geç gelen harcama belgelerinin geldiği yıl yeniden gider yazılmasını önlemek için KKEG kaydına alınır.
• Bu anlayış öteden beri uygulanmaktadır. Aşağıda bu konuyu açıklayan Bakanlığın bir görüşü yer almaktadır.
T.C. Gelir İdaresi Başkanlığı Manisa Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü tarafından verilen özelge (Sayı: B.07.1.GİB.4.45.15.01-125[49.01.07]-78 Tarih: 20/08/2013).
Özelgede özetle “Bu hüküm uyarınca ticari faaliyetle ilgili olarak yapılan ve indirimi mümkün olan giderler, ilgili bulunduğu yılın ticari kazancının tespitinde dikkate alınabilecektir. Ayrıca, ticari kazancın tespitinde tahakkuk esası geçerli olduğundan, bir giderin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilmesi için mahiyet ve tutar itibariyle kesinleşmiş olması yeterlidir. KVK-6/2007-1 sayılı Sirkülerin "Zarar olsa dahi indirilecek istisnalar ve indirimler "bölümünün "65- Diğer İndirimler" alt bölümünde; "bu satıra yazılacak indirim ve istisna konusu kazançların bulunması halinde bunların nelerden oluştuğu hususu da beyannameye eklenen yazıda ayrıca belirtilecektir. E-Beyannamede ise "diğer indirim ve istisnalar" satırının doldurulması durumunda, her bir indirim ve istisnanın hangi mevzuattan veya işlemden kaynaklandığı belirtilecek şekilde ayrı ayrı satırlara yazılması gerekmektedir." açıklamasına yer verilmiştir. Buna göre; 2011 yılına ait olan ancak, hesap dönemi kapandıktan sonra gelen gider faturalarında yer alan tutarların tahakkuk ettikleri 2011 yılının gideri olarak değerlendirilmesi ve fatura tarihinin içinde bulunduğu 2011 yılının kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Dolayısıyla bu fatura tutarları, kurumlar vergisi beyannamesinde "zarar olsa dahi indirilecek istisnalar ve indirimler" bölümündeki "diğer indirim ve istisnalar" satırında açıklama da girilerek gösterilmek suretiyle kurum kazancından indirim konusu yapılabilecektir. Ayrıca, söz konusu faturalar 2012 yılında kayıtlara alınarak bu dönemde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır.” denilmektedir.