Sermaye şirketlerinde ortakların şirketlerinden para çıkarmasının birkaç yolu bulunmaktadır. Bunlar;
- Borçlanarak para çıkarmak,
- Huzur hakkı ile para çıkarmak,
- Kar dağıtımı ile para çıkarmak.
Bu haftaki yazımda, şirket ortağının, şirkete borçlanmasının doğuracağı hukuki sonuçların neler olacağını yazacağım.
Günümüzde birçok şirket ortağı, şirketleri ile istedikleri gibi para alıverişinde bulunabileceklerini düşünmektedirler. Oysa şirket ortağı, şirketin %100 hissesine de sahip olsa, şirket ile olan borç alacak ilişkisinde istediği gibi hareket edemez. Ortağın, şirket ile para alış verişi kanunlarımız açısından kurallar altına alınarak sınırları çizilmiştir.
Bu kurallar ve sınırlamalar nelerdir? Onlara bir göz atalım;
Türk Ticaret Kanunu Açısından,
Türk Ticaret Kanunu’nun 358. maddesinde ortakların şirketten borç para alması sınırlandırılmıştır. Buna göre, pay sahipleri, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ödemedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamaz. Bu maddede şirkete borçlanmanın hangi durumda yapılamayacağı belirtilmekle birlikte, ne miktarda borçlanılacağının sınırı belirtilmemiştir.
Türk Ceza Kanunu Açısından;
Türk Ticaret Kanununda, borçlanma yasağına aykırı davranan ortakların üç yüz günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılacakları hüküm altına alınmıştır.
Türk Ceza Kanunu’na göre, adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yedi yüz otuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesi şeklinde tanımlanmıştır.
Hâkim tarafından, bir gün karşılığı olan adli para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak en az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olarak takdir edilecektir. Bu durumda, söz konusu yasağın ihlal edilmesi durumunda Devlet Hazinesine ödenmesi gereken en az ceza tutarı 6.000 TL (300 gün x 20 TL), en fazla ceza tutarı da 73.000 TL (730 gün x 100 TL) olacaktır.
Süresi içinde adli para cezası ödenmezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir.
Kurumlar Vergisi Kanunu Açısından,
Kurumlar Vergisi Kanuna göre; Kurumların, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır. Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir. Hükmü bulunmaktadır.
Bu çerçevede, şirketin ortaklarından olan alacaklarına emsallere uygun bir faiz uygulanması ve aylık dönemler itibariyle ortaklara fatura edilen bu faiz tutarlarının tahakkuk esası gereği kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilmesi gerekmektedir.
Katma Değer Vergisi Kanunu Açısından,
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1/1 inci maddesinde, Türkiye’de yapılan ve maddede sayılan işlemlerin katma değer vergisine tabi olduğu belirtildikten sonra, 1 inci bentte, ticarî, sınaî, ziraî faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olacağı belirtilmiştir. Katma Değer Vergisi Kanununun 2 ve 3 üncü maddelerinde teslim ve teslim sayılan haller, 4 ve 5 inci maddelerinde de, hizmet ve hizmet sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemlerin hizmet sayılacağı düzenlenmiştir.
Ortaklarına cari hesap yoluyla borç para kullandıran sermaye şirketleri yönünden bu işlem, ticari bir iş yani bir finansman hizmetidir. Çünkü ortaklar şirketten aldıkları ödünç paralarla finansman ihtiyaçlarını karşılamakta, banka, banker gibi mali kurumlardan kredi temin etme yoluyla katlanacağı finansman yükünden kurtulmaktadır. Şirket ise işletmede atıl bulunan bir parayı ortağına borç vermek suretiyle, parayı çeşitli şekillerde değerlendirmek suretiyle elde edebileceği bir gelirden mahrum kalmaktadır.
Bu nedenle sermaye şirketlerinin ortaklarına cari hesap yoluyla borç para kullandırmaları ticari anlamda bir finansman hizmeti olup, KDV Kanunu uyarınca KDV’ye tabi tutulması gerekmektedir.
Bu açıklamalar uyarınca sermaye şirketinin ortakları, şirketten borç para kullanıyor ise varsa şirketin kullandığı kredi faiz oranında yoksa Katma Değer Vergi Kanununa göre hesaplanacak emsal faiz oranı dikkate alınarak adat faizi hesaplanması gerekmektedir. Hesaplanan faiz üzerinden %18 KDV uygulanmalı ve parayı kullanan şirket ortağına fatura edilmelidir.
Şirket Alacaklıları Açısından,
Ortağın, şirkete borçlanmasını Kanunlarımız açısından değerlendirdikten sonra, şirket alacaklıları karşısında durumu ne olacak, bu konuya da kısaca değinmekte yarar var.
Şirket alacaklılarının, limited şirketin malvarlığından tahsil edemedikleri alacaklarını, şirkete borçlu olan ortaklardan tahsil edebilme yolu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı ile açılmış durumda.
Limited şirketlerde, şirket ortağının şirket tüzel kişiliğine sermaye koyma borcu olması, şirket tüzel kişiliğinin, şirket ortağında mal, hak ve alacağının bulunması halinde, bu alacak kalemleri, şirketin şahsi alacaklıları tarafından İcra ve İflâs Kanunu 89. maddesi uyarınca haczedilebilir. Yani şirkete borçlu olan ortak, haciz ihbarnamesi ile karşı karşıya kalabilir.
Görüldüğü üzere ortağın, şirketten borç alması hem yasal bir takım kısıtlamalara tabi hem de doğurduğu bir takım yükümlülükler mevcut. Hal böyle iken, %100 hissesine bile sahip olduğunuz şirket ile para alış verişi içerisinde olurken mutlaka konunun uzmanlarına danışarak hareket etmekte yarar var. Aksi halde cezai bir işlemle karşılaşmak işten bile değil.
Tüm okuyucularıma sağlıklı günler dilerim.