1. 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu Kapsamında Ticari Kâr – Mali Kâr Kavramları Ne Anlama Gelmektedir? Ticari Kârdan Mali Kâra Ulaşmak İçin Hangi Adımlar İzlenmelidir?
Mali kâr yahut vergi matrahı olarak da ifade edilebilen ve vergi yasalarına göre belirlenen dönem safi kurum kazancı ile ticaret hukuku ve muhasebe prensiplerine göre finansal tablolarda raporlanan ticari bilanço kârı çoğunlukla birbirinden farklıdır. Vergi yasalarında yer alan hükümlerin amacı vergi alacağını güvence altına almaktır. Ticaret hukuku kuralları ise daha çok alacaklılar ve üçüncü kişileri korumaya yöneliktir.
Ticari kâr yahut zarar belirlenirken, vergi yasalarına göre kabul edilsin veya edilmesin tüm giderler ile vergiye tabi olsun veya olmasın tüm gelirler 690 no.lu “Dönem Kârı veya Zararı” hesabına aktarılır. Ayrıca işletmeler Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümleri, Türkiye Finansal Raporlama Standartları (TFRS) ve muhasebenin temel kavramlarına uygun olmak kaydıyla diledikleri değerleme ölçüsü ile değerleme yapabilirler. İşletmelerine uygun farklı amortisman nispeti belirleyebilir, şüpheli alacak karşılığı ve değer düşüklüğü karşılığı ayırabilirler.
İlke bazlı muhasebe prensiplerine karşılık, Vergi Usul Kanunu (VUK) varlıkların ve kaynakların değerlemesinde kullanılacak değerleme ölçülerini kural bazlı olarak belirlemiştir. Yasada belirtilenlerden daha düşük yahut yüksek değerle değerleme yapılması VUK hükümlerine göre mümkün değildir. Vergi kanunlarında bazı harcamaların kanunen kabul edilmeyen gider, bazı gelirlerin ise vergiden istisna yahut indirim yapılması gerektiğini belirleyen hükümler bulunmaktadır. İşte tüm bu değerleme kriterleri, kanunen kabul edilmeyen giderler ve ilaveler, vergiye tabi olmayan gelirler, istisna ve indirimler nedeniyle, ticari bilanço kârı ile vergiye tabi mali kâr farklılaşabilmektedir.
Dönem Safi Kurum Kazancı (Mali Kâr) Nasıl Belirlenir?
Kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ticari kârdan mali kâra ulaşabilmek için “Kanunen Kabul Edilmeyen Giderlerin” kazanca ilave edilmesi, “Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisna ve İndirimlerin” kâr ve ilaveler toplamından düşülmesi gerekmektedir. Ticari kazanca yapılan ilave ve indirimlerin sonucunda bulunan tutar negatif ise bu tutar gelecek döneme devreden cari yıl zararı olacaktır. Hesaplama neticesinde beyannamede kâr oluşması durumunda bu tutardan öncelikle varsa “Geçmiş Yıllar Zararları” mahsup edilecektir. Zarar mahsubu sonrası kalan tutardan “Kazancın Bulunması Halinde İndirilecek İstisna ve İndirimler” beyanname formatına göre sırasıyla düşülmek suretiyle “Dönem Safi Kurum Kazancı” (mali kâr) belirlenmiş olacaktır.
Son olarak dönem safi kurum kazancına (vergi matrahı), kurumlar vergisi oranı normal yahut indirimli uygulanmak suretiyle kurumlar vergisi tarh edilecektir.
2- 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu Kapsamında 2021 Hesap Döneminde Elde Edilen Kazançların Yer Aldığı Beyanname Hazırlanırken; Kurum Kazancından Zarar Olsa Da İndirilecek İstisna Ve İndirimler İle Kazancın Bulunması Halinde İndirilecek İstisna Ve İndirimler Nelerdir? Bu Konuda Kurumlara Tavsiyeniz Var Mıdır?
Beyanname Üzerinde Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisna ve İndirimler Nelerdir?
Bazı kurum kazançları Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (KVK) 5’inci maddesi ile kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Bazı kazançlar için ise özel kanunlarla kurumlar vergisi istisnası getirilmiştir. Aşağıda, 2021 yılı kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde zarar olsa veya bu istisnaların uygulanması zarara sebebiyet verse dahi uygulanabilecek istisnalar sayılmıştır:
- Tam mükellef kurumlardan elde edilen iştirak kazançları (KVK Mad. 5/1-a)
- Yurt dışı iştirak kazançları (KVK Mad. 5/1-b)
- Tam mükellef anonim şirketlerin yurt dışı iştirak hisseleri satış kazançları (KVK Mad. 5/1-c)
- Emisyon primi kazancı (KVK Mad. 5/1-ç)
- Yatırım fon ve ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları (KVK Mad. 5/1-d)
- Taşınmaz satış kazancının %50’si (KVK Mad. 5/1-e)
- İştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satış kazancının %75’i (KVK Mad. 5/1-e)
- Bankalara, finansal kiralama şirketleri ya da finansman şirketlerine borçları nedeniyle kanuni takibe alınmış veya TMSF’ye borçlu durumda olan kurumlar ile bankalar, finansal kiralama şirketleri ve finansman şirketlerine tanınan istisna (KVK Mad. 5/1-f)
- Yurt dışı şube kazançları (KVK Mad. 5/1-g)
- Yurt dışı inşaat, onarım, montaj işleri ve teknik hizmetlerden sağlanan kazançlar (KVK Mad. 5/1-h)
- Okul öncesi eğitim, ilköğretim, özel eğitim ve orta öğretim özel okulları, özel kreş ve gündüz bakımevleri ile Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara veya kamu yararına çalışan derneklere bağlı rehabilitasyon merkezlerinin işletilmesinden, ilgili Bakanlığın görüşü alınmak suretiyle Hazine ve Maliye Bakanlığının belirleyeceği usuller çerçevesinde beş hesap dönemi itibarıyla elde edilen kazançlar (KVK Mad. 5/1-ı)
- Her türlü taşınır ve taşınmaz malların 6361 sayılı Kanun kapsamında geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, kurumlar tarafından finansal kiralama şirketleri, katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarına satışından doğan kazançlar ve bu kurumlarca söz konusu varlıkların devralındığı kuruma kira süresi sonunda devrinden doğan kazançlar (KVK Mad. 5/1-j)
- Her türlü varlık ve hakların, kaynak kuruluşlarca, kira sertifikası ihracı amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla varlık kiralama şirketlerine satışı ile varlık kiralama şirketlerince bu varlıkların devralındığı kuruma satışından doğan kazançlar (KVK Mad. 5/1-k)
- Sınai mülkiyet haklarında istisna (KVK Mad. 5/B)
- Serbest bölgelerde elde edilen kazançlar (3218 Sayılı Kanun Geç. Mad. 3/a)
- Teknoloji geliştirme bölgelerinde elde edilen kazançlar (4691 sayılı Kanun Geçici Mad. 2)
- Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemilerin işletilmesinden ve devrinden elde edilen kazançlar (4490 sayılı Kanun)
- 5300 sayılı Kanun kapsamındaki tarımsal ürün senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar (GVK Geç.Mad.76)
- Türkiye’de gerçekleştirilen araştırma, geliştirme ve yenilik faaliyetleri ile yazılım faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan buluşlardan sağlanan bazı kazanç unsurlarının %50’si (KVK Ek Mad.5/B)
- 7143 sayılı Kanun kapsamında yurt dışı istisna kazançlar
- 6491 Sayılı Türk Petrol Kanunu’nun 12/5 maddesi kapsamında itfa payı olarak addolunan gelirler
- 31.12.2021 tarihli bilançolarında yer alan yabancı paralarını 2021 yılına ilişkin dördüncü geçici vergi dönemine ilişkin beyannamenin verilme tarihine kadar Türk lirasına dönüştürenlerin, dönüştürdükleri yabancı paralarının 2021 dönem sonu değerlemesinden kaynaklanan kur farkı kazançlarının 01.10.2021 ila 31.12.2021 tarihleri arasındaki döneme isabet eden kısmı (KVK Geçici Mad.14/1)
- Uluslararası anlaşmalarla sağlanan istisnalar
- Diğer istisna ve indirimler[1
Geçmiş Yıllar Zarar Mahsubundan Sonra, Kazancın Bulunması Halinde İndirilecek İstisna ve İndirimlerde Öncelik Sıralaması Var Mıdır?
Kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde geçmiş yıl zarar mahsubu yapıldıktan sonra pozitif bir rakamın kalması halinde, bu rakamla sınırlı olarak, kazancın bulunması halinde indirilecek istisna ve indirimlerin uygulanmasına geçilir. Beyanname formatına göre bu indirimde sıra aşağıdaki gibi olacaktır:
- Risturnlar (KVK Mad. 5/1-i)
- Mükelleflerin, işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının %100’ü oranında hesaplanacak AR-GE İndirimi (KVK Mad.10/1-a)[2],
- 5746 sayılı Kanun’un 3/1. maddesi kapsamında gerçekleştirilen AR-GE harcamalarının %100’ü oranında hesaplanacak Ar-GE İndirimi (Bazı koşullara bağlı olarak ilave destek sağlanabilmektedir.),
- 5746 sayılı Kanun’un 3/A maddesi kapsamında gerçekleştirilen AR-GE ve tasarım harcamalarının %100’ü oranında hesaplanacak AR-GE İndirimi,
- 5746 sayılı Kanun’un 3/1. maddesi kapsamında gerçekleştirilen tasarım harcamalarının %100’ü oranında hesaplanacak Tasarım İndirimi,
- Sponsorluk harcamaları (KVK Mad.10/1-b),
- Kurum kazancının %5'i ile sınırlı olarak indirim imkânı bulunan bağış ve yardımlar (KVK Mad.10/1-c),
- Eğitim ve sağlık tesisleri, gençlik merkezleri, gençlik ve izci kampları ile yurt inşaatlarına ilişkin yapılan her türlü nakdî ve aynî bağış ve yardımların tamamı (KVK Mad.10/1-ç),
- İbadethanelere ve dini tesislere yapılan bağış ve yardımlar (KVK Mad.10/1-ç),
- Kültür ve turizm amaçlı bağış ve yardımlar (KVK Mad.10/1-d),
- Cumhurbaşkanınca başlatılan yardım kampanyalarına makbuz kârşılığı yapılan ayni ve nakdî bağışların tamamı (KVK Mad.10/1-e),
- İktisadi işletmeleri hariç, Türk Kızılay Derneği’ne ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti’ne makbuz kârşılığı yapılan nakdi bağış ve yardımların tamamı (KVK Mad.10/1-f)
- Girişim sermayesi fonu olarak ayrılan tutarların beyan edilen gelirin %10'unu aşmayan kısmı (KVK Mad. 10/1-g),
- Sağlık, eğitim ve diğer hizmetlerine ilişkin elde edilen kazancın %50'si (KVK Mad. 10/1-ğ),
- 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanuna göre kurulan korumalı işyeri indirimi (İndirim, her bir engelli çalışan için azami beş yıl süre ile uygulanır ve yıllık olarak indirilecek tutar, her bir engelli çalışan için asgari ücretin yıllık brüt tutarının %150'sini aşamaz.) (KVK Mad. 10/1-h),
- Kapadokya Alanı Başkanlığına yapılan her türlü ayni ve nakdi bağış ve yardımlar ile sponsorluk harcamalarının tamamı (7174 sayılı Kanun Mad.7/2),
- Yatırım indirimi[3],
- Nakit sermaye artırımında faiz indirimi (KVK Mad. 10/1-ı)[4],
- Teknogirişim sermaye desteği indirimi (5746 sayılı Kanun Mad.3/5),
- Teknokent sermaye desteği indirimi (4691 sayılı Kanun Geç. Mad.4),
- Diğer İndirimler[5]
Kazancın bulunması halinde indirilebilecek istisna ve indirimlerde beyanname formatına uyulması, başka bir ifade ile kazançla sınırlı indirimlerin beyanname üzerinden sırasıyla dikkate alınması önemlidir. Zira kazanç yetersizliği nedeniyle cari dönem kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde kullanılamayan;
- Ar-Ge ve tasarım indirimi,
- Yatırım indirimi ve
- Nakit sermaye artırımında faiz indirimi
hariç, diğer kalemlerin tamamının indirim hakkı kaybedilmekte ve bir sonraki yıla devretmemektedir.
Ayrıca sonraki yıllara devreden Ar-Ge ve tasarım indirimi ile yatırım indirimi hakkı izleyen yıllarda endekslemeye tabi tutulabilirken, nakit sermaye artırımında faiz indirimi hakkı herhangi bir endekslemeye tabi tutulmaksızın dikkate alınabilmektedir.
3- Zarar Mahsubu Yapılmayan Yıllarda, Geçmiş Yıllar Zararlarının Gösterilmemesi Mahsup Hakkını Ortadan Kaldırır Mı? Zarar Mahsup Hakkı Sonraki Yıllarda Kullanılabilir Mi? Zararın Yasal Defterlerde Ve Mali Tablolarda Gösterilmemesi Ne Gibi Bir Sonuç Doğurur?
Beyanname Üzerinde Geçmiş Yıllar Zarar Mahsubunun Yapılabilmesi İçin Aranan Koşullar Nelerdir?[6]
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 9. maddesine göre, kurumlar vergisi beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek şartıyla, geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan mali zararlar indirim konusu yapılmaktadır.
Bu hükme göre geçmiş yıl zararlarının mahsubu için;
- Zararın beş yıldan fazla nakledilmemiş olması (Bu çerçevede 2021 beyannamesinde 2016 – 2020 yılları zararları mahsup edilebilecektir),
- Mahsubun yapılacağı beyannamede her yılın zarar tutarının ayrı ayrı gösterilmiş olması,
- Mahsup edilecek geçmiş yıl zararının ilgili olduğu dönemin beyannamesinde yer alması,
gerekmektedir.
Zarar mahsubu yapılmayan yıllarda, geçmiş yıllar zararlarının gösterilmemesi mahsup hakkını ortadan kaldırır mı?
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun bahse konu 9. maddesi uyarınca, mahsubun yapılacağı beyannamede her yılın zararının ayrı ayrı gösterilmesi zorunlu tutulmuştur.
Dolayısıyla zarar mahsubu yapılmayan hesap dönemine ilişkin beyannamede izleyen yıllarda mahsup edilecek geçmiş yıllar zararlarının ayrı ayrı gösterilmesinin zorunlu olmadığını düşünüyoruz.
Ne var ki Gelir İdaresi Başkanlığı zarar mahsubu yapılmayan dönem beyannamesinde de geçmiş yıllar zararlarının ayrı ayrı gösterilmesi gerektiği görüşündedir. Bu nedenle, gereksiz risk alınmaması ve düzeltme işlemleriyle uğraşılmaması için, zarar mahsubunun yapılmadığı hesap dönemlerine ilişkin beyannamelerde de geçmiş yıllara ilişkin zararlara yer verilmesini tavsiye ediyoruz.
Zarar mahsup hakkı sonraki yıllarda kullanılabilir mi?
Gelir İdaresi, kazanç olmasına rağmen geçmiş yıl zararını mahsup etmeyerek mahsup hakkından vazgeçen mükellefin, söz konusu zararı izleyen yıllarda mahsup edemeyeceği görüşündedir.
Ancak vergi yargısı, beyanname üzerinde mahsup edilmeyen zararların yasal süre içinde sonraki yıllarda mahsubuna bir engel olmadığı görüşündedir.[7]
Bu gibi durumlarda vergi yargısına gitmeksizin, ilgili yıla düzeltme beyannamesi verilmek suretiyle de zarar mahsup hakkının kullanılabileceği görüşündeyiz.
Ne var ki, Gelir İdaresinin bu konudaki görüşü de olumsuzdur[8].
Gelir İdaresi zarar mahsubunu hak olarak görmekte, kazanç beyan edilen dönemde geçmiş yıllar zararları beyannameye üzerinde mahsup edilmemek suretiyle bu haktan vazgeçildiği, düzeltme beyannamesi vermek suretiyle bu tercihin değiştirilemeyeceği görüşündedir.
Dolayısıyla bu hususta Vergi İdaresiyle ihtilaf yaşanmaması için, zarar mahsubunun mümkün olduğu hesap döneminde kullanılmasını ve sonraki yıllara bırakılmamasında tavsiye ediyoruz.
Zararın yasal defterlerde ve mali tablolarda gösterilmemesi ne gibi sonuçlar doğurur?
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, yasal düzenlemeler zarar mahsubu için, geçmiş yıllar zararlarının yasal defterlerde veya mali tablolarda gösterilmesini zorunlu tutmamaktadır. Zarar mahsup hakkının beş yıllık süre içerisinde kullanılabilmesi için, beyanname üzerinde ayrı ayır gösterilmesi gerekli ve yeterlidir.
Bu kapsamda Şirketlere zarar telafi fonu konulması veya Türk Ticaret Kanunu uyarınca bilançoda görülen geçmiş yıl zararlarına mahsup edilmek üzere sermaye azaltımına gidilmesi yahut başka yollarla bilançoda görünen geçmiş yıllar zararlarının kapatılması durumunda zarar mahsup hakkı ortadan kalkmayacaktır.
4. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Diğer İndirimler” Başlıklı 10’uncu Maddesinin (I) Bendi, Nakdi Sermaye Artışına Yönelik Kurumlar Vergisi Beyannamesi Üzerinden Yapılabilecek İndirimle İlgili Düşünceleriniz Nelerdir? Uygulamaya Yansıması Nasıl Olmuştur?
Nakit sermaye artışı faiz indirimi beyanname üzerinde nasıl kullanılıyor?
Sermaye şirketlerinin öz kaynaklarının güçlendirilmesi amacıyla 2015 yılında mevzuatımıza giren ve sermaye artışlarını teşvik eden bu düzenleme ile ortakların şirkete yaptıkları nakit sermaye ödemeleri üzerinden hesaplanan faizin belli bir kısmı vergi matrahından indirilebiliyor.
Artırılan nakdi sermaye şirkette kaldığı (yani sermaye azaltılmadığı) sürece indirim imkânı her yıl devam ediyor. Kazanç yetersizliği nedeniyle beyanname üzerinde indirilemeyen tutar, izleyen yıllarda kullanılmak üzere ancak endekslemeye tabi olmaksızın gelecek yıllara devrediyor.
Mevcut haliyle nakit sermaye artışı faiz indirimi amaca yeteri kadar hizmet etmekte midir?
Sermaye şirketlerinin özvarlıklarının güçlendirilmesi amacıyla 01 Temmuz 2015 tarihinden itibaren getirilmiş olan nakdî sermaye artırımlarında faiz indirimi imkânı gerek yasal ve gerekse idari çok sayıda kısıtlama nedeniyle maalesef kendisinden beklenen yararı tam olarak sağlayamadı.
İyi niyetle nakit sermaye artırımına giden ve faiz indirimi imkanından yararlanan pek çok firma kısa bir süre içerisinde pek çok uyuşmazlık ve ihtilaf yaşadı ve yaşıyor.
Uyuşmazlıkların önlenmesi ve nakit sermaye artırımı faiz indiriminden istenilen neticenin alınabilmesi için, yasal mevzuatın amaca uygun şekilde yeniden yazılması, mevcut kısıtlamaların azaltılması gerektiğini düşünüyoruz.
Nakit sermaye artırımı faiz indiriminde yapılabilecek iyileştirmeler neler olabilir?
- Öz kaynakla finansman imkanını teşvik için faiz indirim oranı, yerli-yabancı sermaye, yatırımcı şirket, halka açıklık oranı gibi kriterlere bağlı olmaksızın tüm şirketler için en az %100 nispetinde belirlenebilir.
- Kazanç yetersizliği nedeniyle indirim konusu yapılamayıp sonraki dönemlere devreden tutarlar izleyen yıllarda yeniden değerleme ile artırılarak dikkate alınabilir.
- Sermaye avansları tescilden itibaren değil avansın yatırıldığı tarihten itibaren faiz indirimine konu edilebilmelidir.
- Öz kaynak imkanlarını artıran ortak alacaklarının sermayeye ilavesinin indirim kapsamında olduğu belirtilmek suretiyle gereksiz atraksiyonlar sonlandırılabilir.
- Öz kaynaktan yapılan sermeye artışları indirim kapsamına alınmak suretiyle teşvik edilebilir. Böylece kâr dağıtımı zorlaştırılmak suretiyle oto finansman teşvik edilmiş olur.
- Ortağın gerçek kişi veya yabancı kurum olması halinde sermaye artırımının borçla finanse edilmiş olması indirimden yararlanmaya engel teşkil etmemelidir. Zira bu hususun fiilen tespit ve takibi de fiilen mümkün bulunmamaktadır.
- Kâr dağıtan şirketin daha sonra nakit sermaye artırımına gitmesi halinde faiz indirimi hakkı engellenmemelidir. Yok eğer bu durum engellenmek isteniyorsa bunun idari anlayışla değil, yasal düzenlemeyle yapılması sağlanmalıdır.
5. Kvk’da İndirimli Kurumlar Vergisini Düzenleyen 32/A Maddesine 7338 Sayılı Kanun İle Ekleme Yapılan Yatırım Harcamalarına Uygulanmak Üzere, Yatırım Teşvik Belgesi Bazında Yapılan Yatırım Harcamasına Yatırıma Katkı Oranının Uygulanmasıyla Belirlenen Tutarın Uygulamaya Etkisi Hakkında Düşünceleriniz Nelerdir?
7338 sayılı kanunun 60’ıncı maddesiyle 5520 sayılı Kanunun 32/A maddesinin yedinci fıkrasından sonra gelmek üzere sekizinci fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
Yasal düzenlemeyle yatırıma katkı tutarının %10’luk kısmı diğer vergi borçlarından terkin edilmek suretiyle kullanılabilir hale getirilmiştir.
7338 Sayılı Kanun ile yapılan düzenleme ile yatırım teşvik belgesi bazında yapılan yatırım harcamasına yatırıma katkı oranının uygulanmasıyla hesaplanan yatırıma katkı tutarının %10'luk kısmı, kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı takip eden ikinci ayın sonuna kadar talep edilmesi şartıyla, özel tüketim vergisi (ÖTV) ve katma değer vergisi (KDV) hariç olmak üzere tahakkuk etmiş diğer vergi borçlarından terkin edilmek suretiyle kullanılabilecektir.
Ancak, terkin talebinde bulunulabilecek tutar, hak edilen yatırıma katkı tutarından indirimli kurumlar vergisi yoluyla kullanılan yatırıma katkı tutarının düşülmesinden sonra bulunan tutarın yarısından fazla olamayacaktır.
Yapılan düzenleme ile yatırım harcamaları nedeniyle hak kazanılan yatırıma katkı tutarlarının mükellefe geri dönüşünün hızlandırılması amaçlanmaktadır.
Bununla birlikte getirilen düzenleme uyarınca, mükellefler diğer vergi borçlarına mahsup edilen tutar kadar ayrıca yatırıma katkı tutarından vazgeçmek zorunda kalacaklardır. Bu kural yapılan düzenlemenin avantajını önemli ölçüde azaltacağından, ÖTV ve KDV hariç diğer vergi borçlarına getirilen terkin uygulaması yeterince tercih edilmeyebilecektir.
Düzenleme en erken ne zaman uygulanabilecektir?
Yasal düzenleme 01.01.2022 tarihinden itibaren yapılacak yatırım harcamalarına uygulanmak üzere yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla hesap dönemi takvim yılı olan mükellefler, 2022 yılı kurumlar vergisi beyannamesini verecekleri 2023 yılının Nisan ayından itibaren en geç 2023 yılının Haziran ayı sonuna kadar terkin talebinde bulunabileceklerdir.
Terkin talebinin kurumlar vergisi beyan döneminden itibaren 2 ayla sınırlandırılmış olması, düzenlemenin etkinliğini azaltacaktır.
6. 2013 Başında Yürürlüğe Giren Ancak Kısıtlama Oranının Belirlenmemesi Nedeniyle 8 Yıldır Uygulanmayan Finansman Gider Kısıtlamasının 2021 Yılında Uygulanacak Olmasını Nasıl Yorumluyorsunuz?
6322 Sayılı Kanun ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 41’inci ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11’inci maddelerinde yapılan düzenleme ile, daha önce uygulanan ve 5024 sayılı Kanunla 01.01.2004 tarihinde yürürlükten kaldırılan finansman gider kısıtlaması, bazı değişikliklerle birlikte 01.01.2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yeniden ihdas edilmiştir.
Uzunca bir süre Cumhurbaşkanınca oran belirlenmesi yapılmadığından, söz konusu finansman gider kısıtlaması 2021 yılına kadar uygulanamamıştır.
Cumhurbaşkanı 04.02.2021 tarih ve 31358 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 3490 Sayılı Kararı ile söz konusu yetkisini maksimum seviyede %10 olarak belirlemiş ve böylece finansman gider kısıtlaması 01.01.2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanabilir hale gelmiştir.
Buna göre, yabancı kaynakları, öz kaynaklarını aşan;
- Bilanço esasına göre defter tutan Gelir Vergisi mükellefleri ve kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri haricindeki Kurumlar Vergisi mükellefleri
- Öz kaynaklarını aşan yabancı kaynaklara isabet eden (yatırımın maliyetine eklenenler hariç olmak üzere) faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10'unu,
01.01.2021 tarihinde başlayan vergilendirme dönemlerinden itibaren gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde indirim konusu yapamayacaklardır.
Her ne kadar uygulamanın amacı, firmaların finansman ihtiyaçlarını borçlanma yerine öz kaynakları ile finanse etmelerini teşvik etmek olsa da tüm dünyada ekonomik krizin giderek derinleştiği bu günlerde bahse konu Cumhurbaşkanı Kararının zamanlamasının doğru olmadığı görüşü bir çok akademisyen ve yazar tarafından paylaşılmaktadır. Karar, finansman durumu zaten iyi olmayan şirketleri, mali durumu daha iyi olan şirketlere göre daha fazla vergilemek suretiyle zora sokacaktır.
Ayrıca 18 no.lu Tebliğ düzenlemesinde yabancı kaynakların kapsamı oldukça geniş tutulmuş, bilançonun pasifinde 3 ve 4 no.lu muhasebe hesap sınıflarında ne varsa yabancı kaynak olarak tanımlanmıştır.
Finansman gider kısıtlaması yoluyla zor durumdaki firmaların cezalandırılması yerine, nakit sermaye artışı faiz indirimi daha avantajlı hale getirilerek firmalar ödüllendirilmeli ve mümkünse finansman gider kısıtlaması tamamen kaldırılmalıdır.
Mevcut uygulama devam ettirilecekse, bir an önce Tebliğ değişikliği yapılmak suretiyle düzenleme revize edilmeli, yabancı kaynak tanımı banka kredileri ve satıcı hesaplarıyla sınırlandırılmalıdır. Ayrıca tüm finansman giderlerinin kaynağına bakılmaksızın finansman gelirlerine mahsup edilebilmesine, kısıtlama matrahı olarak net finansman giderlerinin esas alınmasına izin verilmelidir.
7. 7338 Sayılı Kanunla Vergi Usul Kanunu’nun Değerleme, Amortisman, Yenileme Fonu Ve Şüpheli Ticari Alacaklara İlişkin Hükümlerinde Ne Tür Değişiklikler Yapılmıştır?
7338 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanununun değerleme, amortisman, yenileme fonu ve şüpheli ticari alacaklara ilişkin hükümlerinde yapılan ve 2021 yılına ilişkin dönem kazancını da etkileyebilecek birçok değişiklikler yapılmış olup, bu değişiklikler 7338 sayılı Kanunun yayım tarihi olan 26.10.2021’de yürürlüğe girmiştir.
Özetlemek gerekirse,
- “Maliyet bedeli” tanımında bazı değişiklikler yapılmış, “alış bedeli” tanımlanmak suretiyle VUK değerleme ölçülerine dahil edildi.
- Dileyen mükelleflere günlük bazda kıst amortisman ayırma hakkı verildi.
- Dileyen mükelleflere amortisman sürelerini belirleme konusunda serbestlik tanındı.
- 7338 sayılı yasanın yayım tarihinden itibaren 26.10.2021 ile 31.12.2023 tarihleri arasında, imalat ve Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılmak üzere alınan yeni makine ve teçhizat ile yatırım teşvik belgesi kapsamında alınan yeni makine ve teçhizatlar için amortisman sürelerinin yarısı uygulanabilecektir.
- Şüpheli alacak uygulamasında dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacak ibaresi “3.000 TL’yi aşmayan” şeklinde değiştirilmek suretiyle netleştirildi.
- İşletme hesabı esasında defter tutan mükelleflere şüpheli alacaklarını gider kaydetme hakkı verildi.
- Yenileme amacıyla satılan amortismana tabi kıymetlere ilişkin 3 yıllık süre konusundaki belirsizlik giderildi.
8. Enflasyon Düzeltme Şartları Oluştuğuna Göre 2021 Yılında Enflasyon Düzeltmesi Yapılacak Mıdır?
Vergi Usul Kanununun mükerrer 298’inci maddesi gereğince, kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin mali tablolarını, Yİ-ÜFE’deki artışın son üç hesap döneminde %100'den, içinde bulunulan hesap döneminde %10'dan fazla olması halinde enflasyon düzeltmesine tabi tutmaları zorunludur.
2021 yıl sonu itibariyle her iki şart da oluştuğu için enflasyon düzeltmesi yapma zorunluluğu doğmuş, ancak 7352 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanunu’na eklenen geçici 33’üncü madde ile 2021 yılında enflasyon düzeltmesi yapılmayacağı hükme bağlanmıştır.
Söz konusu geçici maddeye göre, geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere 2021, 2022 yılları ile 2023 geçici vergi dönemlerinde şartlar oluşsa bile enflasyon düzeltmesi yapılmayacaktır. Bu dönemler enflasyon düzeltmesi şartlarının gerçekleşmediği dönem olarak kabul edilecektir.
İlk olarak 31.12.2023 tarihli mali tablolar, şartların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın, enflasyon düzeltmesine tabi tutulacak olup, bu düzeltmeden kaynaklanan kâr/zarar tutarları geçmiş yıllar kâr/zararı hesabında gösterilecektir. Bu şekilde kayda alınan geçmiş yıl kârları (2023 yılına ilişkin tutarlar dahil) vergiye tabi tutulmayacak, geçmiş yıl zararları ise vergi matrahının tespitinde zarar olarak indirilmeyecektir.
Genel hükümler gereğince bu düzeltme sonucunda hesaplanacak tutarlar, 2024 yılına başlangıç değerleri olarak intikal ettirilecek ve bu yıldan itibaren vergisel sonuç doğuracaktır. Yani 2023 yılsonunda düzeltilen değerler üzerinden 2024 yılından itibaren amortisman ayrılabilecek ve bu değerlere 2024 başından itibaren maliyet olarak itibar edilecektir.
Diğer taraftan 7326 Sayılı Kanun’la VUK’nun geçici 31’inci maddesine eklenen yedinci fıkra ile, madde kapsamındaki mükelleflere fıkranın yürürlüğe girdiği 09.06.2021 tarihi itibariyle aktiflerinde bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi sabit kıymetlerini, %2 vergi ödemek suretiyle yeniden değerleme imkânı getirilmiştir. Geçici 31’inci maddeden yararlanma imkânı 31.12.2021 itibariyle sona ermiştir.
Ayrıca 7338 sayılı Kanunla enflasyon düzeltme şartlarının oluşmadığı yıllar için 2022 ve izleyen yıllarda sürekli yeniden değerleme imkânı getirilmiştir (VUK mükerrer madde 298/Ç). Bu uygulamaya geçişi sağlamak üzere bir defaya mahsus geçici 31’e benzer bir yeniden değerleme uygulaması (VUK geçici madde 32) düzenlenmiştir. Bu geçici madde 32 ile öngörülen bir defalık yeniden değerleme uygulamasının kapsamı ve uygulanan vergi oranı (yüzde 2) geçici 31 ile aynıdır.
9. 2021 Yılında Ar-Ge İndirimi Ve Teknopark İstisnasından Yararlananların Girişim Sermayesi Fon Ve Ortaklıklarına Yatırım Yapma Yükümlülüğü Nasıl Yerine Getirilecektir?
7263 Sayılı Kanun’la, 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’da ve 4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nda bazı değişiklikler yapılmıştır.
Yapılan bu değişiklikler uyarınca;
- 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında yapmış olduğu ar-ge harcamaları nedeniyle indirimden yararlanan kurumlar vergisi mükelleflerinin, 2021 yılı (özel hesap dönemine tabi olanlarda 2022 yılında biten özel hesap dönemi) kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde yararlandıkları ar-ge indirimi tutarının 1.000.000 TL’nın üzerinde olması halinde yararlandıkları indirim tutarının %2 si kadar bir tutarı (yıl bazında 20.000.000 TL’nı geçmemek üzere), bu mükellefler kurumlar vergisi tahakkukunu aldıkları tarih itibariyle 2021 yılı karından ayırıp öz varlık hesapları içinde bir fon hesabına (Örneğin 549 Özel Fonlar Hesabı) almaları ve 2022 yılının sonuna kadar Türkiye'de yerleşik girişimcilere yatırım yapmak üzere kurulmuş girişim sermayesi yatırım fonu payı satın almaları veya girişim sermayesi yatırım ortaklıkları ya da 4691 sayılı Kanun kapsamındaki kuluçka merkezlerinde faaliyette bulunan girişimcilere sermaye olarak koymaları gerekmektedir.
- Aynı mecburiyet 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında bölgedeki faaliyetleri nedeniyle gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri için de geçerlidir.
Bahse konu satın alma mükellefiyetinin yerine getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi halinde, yararlanılan indirim veya istisna tutarının %20 si nedeniyle zamanında tahakkuk etmeyen gelir veya kurumlar vergisi, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın ama gecikme faizi uygulanarak tarh olunacaktır.
10. Yabancı Paralar Ve Altın Hesaplarının Türk Lirası Mevduata Dönüşümünde Kur Farkı Ve Altın Kazançlarına Kurumlar Vergisi İstisnasını Nasıl Yorumluyorsunuz?
7352 sayılı Kanunun 2’nci maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 14’üncü madde uyarınca; kurumların 31.12.2021 tarihli bilançolarında yer alan yabancı paralarını ve/veya altın hesabı bakiyelerini kur korumalı Türk lirası vadeli mevduat ve katılma (KKM) hesaplarına dönüştürmeleri halinde, maddede belirtilen kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmesine ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Yabancı Paraların 2021 Yılı Dördüncü Geçici Vergi Dönemine İlişkin Beyannamenin Verilme Tarihine Kadar TL’ye Çevrilmesi Halinde İstisna Uygulaması Nasıl Olacaktır?
31.12.2021 tarihli bilançolarında yer alan yabancı paralarını, 2021 yılı dördüncü geçici vergi vergilendirme dönemine ilişkin beyannamenin verilme tarihine kadar KKM hesaplarına dönüştüren gelir/kurumlar vergisi mükelleflerinin, aşağıdaki kazançları gelir/kurumlar vergisinden müstesnadır:
- Yabancı paraların dördüncü geçici vergilendirme (1 Ekim 2021-31 Aralık 2021) dönemine ilişkin dönem sonu değerlemesinden kaynaklanan kur farkı kazançları,
- Dönüşüm tarihinde oluşan (dönüşümün 25 Şubat 2022 tarihinde olacağını varsayarsak 1 Ocak 2022-25 Şubat 2022 tarihine kadar olan) kur farkı kazançları,
- Açılan KKM hesaplarının dönem sonu değerlemesinden kaynaklanan faiz veya kar payları,
- KKM hesaplarından vade tarihinde elde edilen faiz veya kar payları ile diğer kazançlar (destek ödemeleri dahil).
Altın Hesabı ile İşlenmiş ve Hurda Altın Karşılığı Altın Hesabı Bakiyelerinde İstisna Uygulaması
Gelir veya Kurumlar vergisi mükelleflerinin 31.12.2021 tarihli bilançolarında yer alan altın hesabı ile bu tarihten sonra açılacak işlenmiş ve hurda altın karşılığı altın hesabı bakiyelerini 2022 yılı sonuna kadar Türk Lirası mevduat ve katılma hesaplarına dönüşümün desteklenmesi kapsamında dönüşüm fiyatı üzerinden Türk Lirasına çevirmeleri ve bu suretle elde edilen Türk Lirası varlığı Kanunda öngörülen süre ve şekilde KKM hesaplarında değerlendirmeleri durumunda aşağıdaki kazançlara istisna uygulanır:
- Altın hesabı ile işlenmiş ve hurda altın karşılığı altın hesabı bakiyelerinin KKM hesaplarına aktarıldıkları tarihi içeren geçici vergilendirme döneminin başından, KKM hesabının açılış tarihine kadar olan döneme ilişkin olarak hesaplanan söz konusu varlıkların TL’ye çevrilmesinden doğan kazançlar,
- KKM hesaplarının vadelerinden önceki tarihte sona eren geçici vergilendirme dönemleri dahil olmak üzere dönem sonları itibariyle tahakkuk eden faiz ve kâr payı gelirleri,
- KKM hesaplarından vade sonunda elde edilen faiz ve kâr payı gelirleri ile diğer kazançlar (destek ödemeleri dahil).
Konuya ilişkin 19 no.lu KVK Genel Tebliği incelendiğinde, Bakanlığın kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullandığı ve kanunda belirlenmemiş konularda istisnanın kapsamını daraltacak şekilde çok önemli belirlemeler ve açıklamalar yaptığı görülmektedir.
Tebliğde göre,
- Döviz cinsi bazında tüm hesapların birleştirilmesi,
- Bu hesaplarda FIFO uygulanarak istisna uygulanabilir kur farkı kazançlarının tespit edilmesi,
- KKM’ye dönüştürülmeyen dövizlerin dahi oran hesaplamasına dahil edilmesi
konularının her biri istisna uygulanacak kur farkı kazancının tutarını azaltıcı sonuç verebilmektedir.
Tebliğde belirlenen yöntem ve uygulamalar mükelleflerin büyük çoğunluğunun aleyhine sonuç yaratabilecek niteliktedir.
Bize göre,
KKM’ye dönüştürülen yabancı paralara isabet eden kur farkının tespitinde, tevsikinin mümkün olması halinde fiili maliyetin kullanılması en isabetli yöntemdir. Fiili maliyetin tespit edilememesi durumunda ise fiili maliyete en yakın sonucu verecek değerleme yönteminin seçimi konusunda mükellefin tercih hakkı olmalıdır.
Bu çerçevede, istisna hakkı önemli ölçüde kısıtlanan mükelleflerin beyannamelerini ihtirazı kayıtla verip dava açma seçeneğini değerlendirilebileceğini düşünüyoruz.
11. Son Yıllarda Kurumlar Vergisi Oranlarında Sıklıkla Değişiklik Yapıldığına Şahit Oluyoruz. Kurumlar Vergisi Oranı Konusunda Da Kısaca Bilgi Verebilir Misiniz?
Kurumlar vergisi kanununa göre, kurumlar vergisi oranı yüzde 20’dir.
Ancak yapılan geçici düzenlemelerle bu oran 2018, 2019 ve 2020 yılları için yüzde 22, 2021 yılında yüzde 25 olarak belirlenmiştir. 2022 yılında yüzde 23 olarak uygulanacak olan kurumlar vergisi oranı, yeni bir yasal düzenleme yapılmazsa, 2023 yılından itibaren tekrar yüzde 20 seviyesine inecektir.
Ayrıca teşvik belgeli yatırımlarda indirimli kurumlar vergisi uygulanabilmekte, 7 Kasım 2020 tarihinde yürürlüğe girerek bu tarihten itibaren Borsa İstanbul’da ilk defa işlem görmek üzere ve en az yüzde 20 oranında halka arz edilen kurumlara 2021 yılından itibaren, halka arzın yapıldığı dönemden başlayarak beş yıl süreyle 2 puanlık kurumlar vergisi indirimi sağlanmaktadır.
Son olarak 01.01.2022 tarihinden itibaren elde edilecek kazançlara uygulanmak üzere 22 Ocak 2022 tarihinde yürürlüğe giren yasal düzenleme ile sanayi sicil belgesine haiz imalatçı ve ihracatçı kurumlara, sadece üretim faaliyetleri ile ihracattan elde ettikleri kazançlar üzerinden 1 puanlık ilave bir kurumlar vergisi indirimi sağlanmıştır. Kalıcı olarak getirilen bu düzenlemeyle ilgili henüz ikincil mevzuat düzenlemeleri yapılmamıştır.
12. Kurumlar Vergisi Beyanname Dönemi Ve Uygulamalar İle Alakalı Eklemek İstediğiniz Başka Hususlar Var Mıdır?
Tüm kurumlar vergisi mükellefleri beyannameleri elektronik ortamda göndermek zorundadırlar.
Kurumlar vergisi beyannamesi, hesap döneminin kapandığı ayı takip eden dördüncü ayın birinci gününden 25’inci günü akşamına kadar mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine verilir (KVK Mad.14/3).
Buna göre, hesap dönemi takvim yılı olan kurumlara ait beyannamenin Nisan ayının 25’inci günü akşamına kadar verilmesi gerekir. Ancak 29 Mart 2019 tarihli ve 115 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile kurumlar vergisi beyanname verme süresi Nisan ayı sonuna alındığı için 2021 yılı Kurumlar Vergisi beyannameleri 2022 Nisan ayı sonuna kadar verilebilecektir.
KVK’nun 21/1 inci maddesine göre kurumlar vergisi, beyannamenin verildiği ayın sonuna kadar ödenmek zorundadır. Hesap dönemi takvim yılı olanlarda, tahakkuk eden kurumlar vergisinin Nisan ayı sonuna kadar ödenmesi gerekir.
13. Türkiye'de Kurumlar Vergisi Alanında Yaşanan Sorunlar Hakkında Genel Bir Değerlendirme Yapmak İster Misiniz?
Safi kurum kazancı üzerinden tarh edilen kurumlar vergisine ilişkin kanunen kabul edilmeyen giderler ile vergi istisna ve indirimleri farklı farklı yasalarda yer almakta olup, karmaşık bir yapı arz etmektedir.
Her ne kadar bir ara gelir üzerinden alınmakta olan, Kurumlar Vergisi ile Gelir Vergisi Kanunlarının birleştirilmesi için bir çalışma başlatılmış ise de şimdilik bu işlemin rafa kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
Vergi indirim ve istisnalarının çok fazla olması, farklı farklı yasalarda düzenlenmesi, sık sık değiştirilmesi, açık, net ve anlaşılır olmaması, uygulamada hatalı işlemlere sebebiyet vermekte, mükelleflerle meslek mensuplarını ve Maliye İdaresini sık sık karşı karşıya getirmektedir.
Vergi mevzuatının karmaşıklığı, mükelleflerden fazla yahut eksik vergi alınmak suretiyle haksız rekabete yol açmakta, hukuksuz sonuçlar doğurmakta, Maliye İdaresi ile vergi yargısını ve vergi mükelleflerini fazlasıyla yormaktadır.
Çözüm için Hazine ve Maliye Bakanlığı yahut Gelir İdaresi Başkanlığı nezdinde uygulamacı, akademisyen ve vergi uzmanlarından müteşekkil yetkin bir komisyon oluşturulması ve bu komisyon marifetiyle vergi mevzuatının gözden geçirilip sadeleştirilmesi, kanunen kabul edilmeyen giderler ile vergi istisna ve indirimlerinin günün koşullarına göre revize edilmesine ihtiyaç vardır.