İşletmelerin vergi ve sigorta borçlarını ödemelerini temin etmek için zaman zaman çıkarılan yasalarla borçların uzun vadede daha düşük faizle ödenmesine imkân tanınmaktadır. Bu defa yine bu amaçla hazırlanan “7256 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 17.11.2020 Tarih ve 31307 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Şirket yönetimleri yapılandırma kararı verirken; ödemenin peşin ya da taksitle mi olacağı, taksit sayısı, borçlarla ilgili davalardan vazgeçilip geçilmeyeceği gibi bir çok noktayı dikkatle değerlendirmelidir. Bu noktalardan biri de önceki yönetimin/ortakların şirketin vergi ve sigorta borçlarına ilişkin sorumluluklarının, yapılandırmayı kabul ederek ödeyecek olan yeni yönetime/ortaklara geçip geçmeyeceği hususudur.
Şirket yönetimlerinin vergi ve sigorta borcundan sorumluluğu:
6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesi uyarınca şirketlerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi ve sigorta borçları şirket yöneticilerinden (anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeleri, limited şirketlerde müdürlerden) tahsil edilebilmektedir. Şirket yöneticileri kendi dönemlerinde ödenmesi gereken borçlardan sorumludur.[1] Danıştay bu durumu şu şekilde ifade etmiştir: “… beyan üzerine tahakkuk eden uyuşmazlık konusu vergilerin ödenmesi gerektiği dönemde kanuni temsilci olmayan davacının, yeni kanuni temsilci tarafından yapılması zorunlu olan vergisel ödevlerin yerine getirilmemesinden dolayı ortaya çıkan vergi alacaklarından müteselsil sorumlu tutulamayacağı”.[2]
Yönetici olmayan şirket ortaklarının vergi ve sigorta borcundan sorumluluğu:
6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin 1. fıkrası uyarınca limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. Aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. 6183 sayılı Yasa’nın 35. maddesinden doğan ve limited şirket ortaklarını, şirketten tahsiline olanak bulunmayan kamu alacaklarının ödenmesinden doğrudan doğruya ve payları oranında sorumlu tutan kural karşısında, tahsili gereken kamu alacağını yaratan vergilendirmenin ait olduğu dönemde şirketin paylarına sahip ortakların, bu dönemden sonra paylarını devretmiş olsalar da ortaklık sıfatının sürdüğü dönemlere ilişkin şirketin kamu borçlarından sorumluluklarının kalkması söz konusu edilemez.[3]
20.06.2019 Tarih ve 30807 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Esas No:2013/1, Karar No:2018/1 sayılı Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı ile limited şirket tüzel kişiliğinden tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcunun şirket ortaklarından tahsili için öncelikle kanuni temsilcilerin takibinin gerekmediği hakkında karar verilmiştir.
Anonim şirket ortakları, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur.
Önceki Yapılandırma Kanunlarına İlişkin Emsal Yargı Kararı
Yukarıda belirtildiği üzere önceki şirket yönetimleri, şirketin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan ve kendi dönemlerinde ödenmeyen vergi ve sigorta borçlarından sorumludur. Yine limited şirket ortakları da ortaklık payını devretmeden önceki dönemlere ait şirket borçlarından sorumludur.
Şirket yönetiminin/ortaklarının değiştiği ve önceki yönetim/ortaklık döneminde ödenmesi gereken vergi borçlarının yeni yönetimce (7143 Sayılı Kanun kapsamında) yapılandırıldığı ancak yapılandırılan tutarların ödenmediği bir durumda, önceki ortağa gönderilen ödeme emirlerinin iptali istemi ile açılan davaya ilişkin Ankara 2. Vergi Mahkemesinin 07/03/2019 tarih ve E:2018/971, K:2019/233 sayılı kararında, “…bazı alacakların yeniden yapılandırılmasını düzenleyen yasalar kapsamında gerçekleştirilen başvurular sonucunda, yapılandırma öncesinde zamanaşımına uğramış borçlar hariç, borcun tutarı, vadesi, dönemi ve ödenmemesi halinde sorumlu tutulacak kişinin değiştiği, bir başka ifadeyle, borcun artık nitelik değiştirdiği, eski borcun sona erdiği, yeni bir borç doğduğu, eski borçlunun sorumluluğunun da ortadan kalktığı, yenilenen bu borcun ödenmemesi halinde ise önce asıl borçlu şirkete, şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması durumunda da, yapılandırma tarihinde ve yapılandırmayla oluşan yeni vade tarihlerinde asıl borçlu şirketin kanuni temsilcisi olanlara ve şirket ortaklarına yönelinmesi gerektiği…” ifade edilmiştir.
Bu kararın “yapılandırma başvurularının borcun sorumlusunu değiştirmeyeceği” gerekçesi ile kaldırılması için yapılan istinaf başvurusunda ise Ankara BİM’in, 3. VDD, E. 2019/374 K. 2020/397 T. 25.6.2020 tarihli kararında “…şirket borçlarının tahsili amacıyla davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle davacı tarafından 12.04.2018 tarihinde dava açıldıktan sonra şirket tarafından 7143 sayılı Kanuna göre vergi borçlarının yapılandırıldığı görüldüğünden, yapılandırma ile tutarı, vadesi ve niteliği değişen şirket borçlarının ödenmemesi halinde önce şirketten ödeme emri ile tahsili yoluna gidilmesi, tahsil edilemezse yapılandırma tarihindeki ortak ve kanuni temsilcilerin takibi gerektiğinden, dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Ankara 2. Vergi Mahkemesinin 07/03/2019 tarih ve E:2018/971, K:2019/233 sayılı kararının kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, istinaf isteminin belirtilen gerekçeyle reddine…” karar verilmiştir.[4]
Yukarıdaki emsal karara göre;
– (7143 sayılı Kanun kapsamında) Yapılandırılan vergi ve sigorta borçlarının tutarı, vadesi, dönemi ve niteliği değişmekte,
– Eski borç sona ermekte, yeni borç doğmakta
– Eski yönetimin/ortakların sorumluluğu ortadan kalkmakta,
– Yenilenen bu borcun ödenmemesi halinde önce asıl borçlu şirkete, şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması durumunda da, yapılandırma tarihinde ve yapılandırmayla oluşan yeni vade tarihlerinde asıl borçlu şirketin kanuni temsilcisi olanlara ve şirket ortaklarına yönelinmesi gerekmektedir.
Halihazırdaki Yapılandırma Kanunu (7256 Sayılı Kanun) açısından konunun değerlendirilmesi
Halihazırda başvuruları devam eden yapılandırmaya ilişkin 7256 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 3/8. maddesinde önceki yapılandırma yasalarından farklı olarak şu ifadelere yer verilmiştir: “Kanun kapsamında yapılandırıldığı hâlde bu Kanunda öngörülen süre ve şekilde ödenmeyen alacakların yapılandırma öncesi türü ve vadesi dikkate alınarak takip işlemleri ilgili mevzuat kapsamında yapılır ve bu Kanunun yayımı tarihinden önce başlamış olan takip işlemleri geçerliliğini koruyarak kaldığı yerden devam eder.”
Dolayısı ile 7256 Sayılı halihazırda başvuruları süren Yapılandırma Kanunu kapsamında yapılandırıldığı hâlde Kanunda öngörülen süre ve şekilde ödenmeyen vergi ve sigorta borçlarının, yapılandırma öncesi türü ve vadesi dikkate alınarak takip işlemleri ilgili mevzuat kapsamında yapılacağından, diğer bir deyişle borçların tutarı, vadesi, dönemi ve niteliği değişmediğinden ve Kanunun yayımı tarihinden önce başlamış olan takip işlemleri geçerliliğini koruyarak kaldığı yerden devam edeceğinden yukarıda belirtilen emsal yargı kararları 7256 Sayılı Kanun kapsamındaki yapılandırmalar için dikkate alınabilir değildir.
Nitekim Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin 7256 Sayılı Kanun Genel Tebliği (Seri No: 1) uyarınca alacağın ödenmesinden sorumlu olan diğer kişiler (213 ve 6183 sayılı Kanunlar ile diğer kanunlarda yer alan sorumluluk düzenlemeleri nedeniyle mirasçılar, kefiller, şirket ortakları ve kanuni temsilciler gibi amme borçlusu sayılan kişiler) hakkında yapılan takip işlemlerine Kanunun 3 üncü maddesinin sekizinci fıkrasına göre kaldığı yerden devam edilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak mevcut Yapılandırma Kanununa göre yapılandırılan vergi ve sigorta borçlarının ödenmemesi halinde eski yönetici ve ortakların borca ilişkin sorumluluklarının değişmeyeceği anlaşılmaktadır. Emrah AYGÜL Yeminli Mali Müşavir Bağımsız Denetçi 16.12.2020
Dip Notlar:
[1] Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi 19.03.2015 tarih ve E: 2014/144, K:2015/29 sayılı kararı ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35’inci maddesinin 5’inci fıkrasındaki “Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.” düzenlemesini şu gerekçeler ile iptal etmişti: “Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilcilerin farklı kişiler olabileceği gerçeği göz önüne alındığında, kural ile getirilen düzenleme vergi ve diğer mali ödev ve sorumluluklarını zamanında ve eksiksiz olarak yerine getiren kanuni temsilcilerin, sonradan kendilerinin görevde olmadığı ve müdahale şanslarının bulunmadığı bir dönemde gerçekleşen bir eylemden müteselsilen sorumlu tutulmaları sonucunu doğurmaktadır. Adalet ve hakkaniyet ilkeleri karşısında, bireyin bu şekilde belirsiz ve güvencesiz bir biçimde kendi kusurundan kaynaklanmayan bir nedenle, başkalarının eylem veya ihmali sonucu oluşacak sorumluluğa ortak olması adalet ve hakkaniyetle bağdaşmaz. Dolayısıyla, itiraz konusu kural hukuk devleti ilkesine aykırıdır.”
[2] Danıştay 4. Daire Karar No:2015/1801
[3] Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun Esas No: 2011/491 Karar No:2013/190 sayılı kararı.